9.Sınıf Kimya 1.Ünite Özeti
Priestley'in kimya bilimine
en önemli katkısı oksijen gazını ilk olarak sentezlemesidir.
Kimyanın gerçek bilimsel
niteliğine kavuşması ünlü Fransız bilgini Antoine Laurent Lavoisier ile başlar.
Lavoisier kapalı kaplarda yaptığı deneylerde kimyasal reaksiyonlar sırasında
kütlenin değişmediğini saptayarak kütlenin korunumu yasasını bulmuştur.
Lavoisier sonrasında, Alman
Richter ( 1791 de eşdeğer oranlar yasasını, Fransız Proust sabit oranlar
yasasını, Jhon Dalton da katlı oranlar yasasını bularak kimyasal bileşiklerdeki
nicel bağıntıları belirlemeye çalışmışlardır.
Görüldüğü gibi kimyanın
bilim olma süreci deneysel ölçümlerin yorumlanması ile başlamıştır.
Kimyasal reaksiyonlarda
reaksiyona giren maddelerin kütleleri toplamı, ürünlerin kütleleri toplamına
eşittir.
Yanma olayında toplam kütle
değişmez. Yanma olayında oksijen kullanılır. Örneğin kibritin yanmasında kül
ile birlikte su buharı ve CO2 oluştuğunu biliyoruz. Su buharı ve CO2 havaya
karıştığı için geriye kalan külün kütlesi haliyle kibrit kütlesinden az olur.
İster doğal, ister sentez
yoluyla hazırlansın her bir durumda bileşiklerin bileşimlerinin sabit olduğu
gözlenmiştir.
Sabit oran zaman, ortam ve
çalışma şartlarından bağımsızdır.
Bir bileşiğin yüzde
bileşimi sabittir ya da bir bileşiği oluşturan elementlerin kütleleri arasında
basit ve sabit bir oran vardır.Örneğin H ve O elementlerinden oluşan H2O bileşiğinin
her 9 gramında
Bir elementin tüm
atomlarının kütlesi, özelliği aynıdır. Eğer bir elementin tüm atomları kütlece
aynı ise bir bileşiğin kütlece % bileşimi de tek bir değerdir. ( Bileşik nasıl
ve ne şekilde elde edilirse edilsin.)
Modern kimyanın önemli
kurucularından olan Dalton 1807 yılında birbirleriyle birleşen elementlerin
kütle ölçümleriyle ilgili yaptığı sayısız deneyler sonucunda atomların var
olabileceğini söyleyerek atomların varlığı ile ilgili ilk inandırıcı yorumu
yapmıştır.
Bazen aynı iki element
farklı oranlarda birleşerek çeşitli bileşikler oluşturabilirler. Örneğin
İki element aralarında
birden fazla bileşik oluşturuyorsa elementlerden birinin sabit miktarıyla
birleşen diğer elementin değişen ( farklı ) miktarları arasında tam sayılarla
ifade edilen basit bir oran vardır. Bu orana kat oranı denir.
Sabit ve katlı oranlar
kanunları, elementlerin atom adı verilen kimyasal tepkimelerde parçalanmayan
çok küçük taneciklerden oluştuğunu gösterir.
UYARI! Katlı oranlar yasası iki
elementin farklı türde bileşikler oluşturduğu durumlarda geçerlidir. Örneğin SO2 ve SO3 gibi. Ancak
bileşik çiftlerindeki elementler ortak olmadığı durumlarda katlı oranlar
yasasından söz edilemez.
Örneğin CS2 ve CO gibi
Örnek:
Eşit miktarda S ile birleşen
diğer elementin ( O ) değişen miktarları arasındaki oran kat orandır. Oksijen
kütleleri arasındaki kat oran 2/3 tür.
Aynı miktar S ile birleşen O
kütleleri arasındaki oran, aynı miktar O ile birleşen S kütleleri arasındaki
oranın tersine eşittir.
2H2(g) + O2(g) → 2H2O(g) ( Birleşen
hacimler 2:1:2 )
H2(g) + Cl2 (g) → 2HCl(g) ( Birleşen hacimler 1:1:2 )
3H2(g) + N2(g) → 2NH3(g) ( Birleşen hacimler 3:1:2 )
Amedeo Avogadro 1811 yılında
' Gaz halindeki bir çok element molekülünün tek atomlu değil de iki atomlu
olduğunu, aynı sıcaklık ve basınçta gazların eşit hacimlerinde eşit sayıda
molekül bulunduğunu ' kabul ederek birleşen hacim oranları yasasının
açıklanabileceğini gösterdi.
Avogadro'ya göre bir gaz
molekülü tepkimeye girdiğinde bölünebilmesi gerekiyordu. Hâlbuki o dönemlerde
atomun parçalanamazlığı kabul ediliyordu. Günümüzdeki ifadesi ile ikişer atomlu
hidrojen ve oksijen molekülleri ( H2 ve O2 ) reaksiyona girdiğinde oksijen molekülleri
atomlarına parçalanır ve b,r hidrojen molekülüyle birleşir. Sonuçta su molekülü
oluşur. Böylece iki atom arasında molekül oluşabileceği yani kimyasal bağ
kavramı ortaya atılmış oluyordu.
Ekleyen : notbak.com