Bilgi Felsefesi (Epistemoloji)
BİLGİ FELSEFESİ
Doğayı meydana getiren ana öğe (arkhe)'nin ne olduğunun merak edilip araştırılmasından itibaren ortaya çıkan felsefeye önceleri İlkçağ Felsefesi daha sonra Metafizik denilmiştir.Metafiziğin başlıca problemlerinin (Varlık,Tanrı,Ruh) duyu organlarımızın sağladığı bilgilerle çözümlenemeyeceği anlaşılınca;bu problemlerin akıl ve sezgiye başvurularak çözülebileceği görüşü ortaya çıkmıştır.O halde bu yetiler (akıl ve sezgi ) gerçekten insan zihninde var mıdır? Varsa,varlığın gerisindekileri bilmemizi sağlar mı? Türünden sorular ortaya çıkmıştır.Bu ve buna benzer soruların cevaplarının araştırılması,bilgi felsefesini ortaya çıkaran en önemli gelişme olmuştur.Çünkü bu tür problemler bilgi felsefesini ilgilendirmektedir.
1-Bilgi Kuramı(Epistemoloji)
2-Mantık alanlarından oluşur.
1-BİLGİ KURAMI (Epistemoloji):
Bilgi Kuramının Konusu:
Bilginin;
kaynağı,yapısı,metotları,imkanı,sınırları ve değeri (doğruluğu) ile ilgili
problemlerin eleştirici bir gözle araştırılmasıdır.
Bilgi Kuramının Temel
Kavramları:
Bilgi kuramının temel
kavramları"suje","obje", ve "bilgi" kavramlarının yanında;
"doğruluk (hakikat,verite)", "gerçeklik(realite)","temellendirme"
dir.
Algılar,kavramlar,bilimsel
kuramlarla nesnel gerçek arasındaki uygunluktur.Yani bir ifadenin nesnesine
uygunluğudur.Dünyadaki şeylerin ve olayların (olup bitenlerin)doğru ya da
yanlış olması söz konusu değildir. Doğruluk, sadece düşüncelerin, yargıların,önermelerin
özelliğidir. Doğruluk aynı zamanda nesne ili ilgili bilgilere
verdiğimiz niteliktir.
Gerçeklik (realite):
Zamanda ve mekanda var olanların
tümüdür.Yani nesnenin kendisidir. Gerçeklikle hakikati
(doğruluğu) birbiriyle karıştırmamak gerekir.Çünkü gerçeklik, somut olarak var
olanların bütünüdür.Hakikat (doğruluk)ise, var olana (ister gerçek var olana
ister düşünsel var olana) ilişkin bilginin özelliğidir. Örneğin;Pamuğun
yumuşaklığı-Gerçeklik Yer çekimi kanunu-Hakikat(doğruluk) tur. Matematik ve mantık
kuralları da bir hakikattir.
Temellendirme:
Bir düşüncenin, bir
yargının,önermenin doğruluğunu gösterme,bu doğruluğun dayanaklarını
gerekçelerini ortaya koyma demektir.Doğrulama daha çok deneysel
bilimlerin,Temellendirme ise formel bilimler ile felsefenin başvurduğu bir
yoldur. Örneğin:Felsefede önermelerin yargıların deney ve gözlem yoluyla
doğrulanması söz konusu olmadığından gerekçe ve dayanak göstererek
temellendirme yoluna gidilir.Bilgi Kuramı temellendirmek istediği kavram ya da
soruları derinliğine,genişliğine araştırır ve aydınlatmaya çalışır.Bunu da
genellikle çözümleme (analiz) ve betimleme (tasvir etme) yoluyla yapar.
Bilgi Kuramının Temel Soruları:
1-Bilginin değeri ile ilgili
sorular;Varlığın doğru bilgisi var mıdır?Varsa bu bilgiler gerçek midir? Elde
edilen bilgiler kesin midir? Kesin ve doğru bilgilerin ölçütü nedir? Hakikat
var mıdır? Zihnimiz hakikate erişebilir mi?
2-Bilginin kaynağı ile ilgili
sorular: İnsanın elde ettiği bilgilerin kaynağı nedir?Bilgilerimizin kaynağı
akıl mıdır?
Bilgilerimiz,duyuma ve deneye mi
dayanır?Bilgilerimiz doğuştan mıdır? Bilgilerimiz sezgiye mi dayanır? Bilgi
kuramının problemleri arasında,genel geçer doğru bilgi var mıdır? Sorusunun
önemli bir yeri vardır. Bu soru birbirinden farklı cevapların verilmesine yol
açmıştır.Bu cevaplar şunlardır:
Akla
dayanan bilgi doğru bilgidir (Rasyonalizm,İnneizm(doğuştancılık),A
Priorizm)
Deneye,tecrübeye
dayanan bilgi doğrudur.(Empirizm)
Fayda
ve başarı sağlayan bilgi doğrudur (Pragmatizm)
Olgulara
dayanan bilgi doğrudur. (Pozitivizm)
Duyulara
dayanan bilgi doğrudur. (Sensüalizm)
Sezgiye
dayanan bilgi doğrudur. (Entüisyonizm)
İnsanın iç tecrübesinden
elde ettiği bilgi doğrudur.(Mistisizm,Egzistansiyalizm)
Vahye ve İmana
dayanan bilgi doğrudur. (Fideizm)
Saf fenomenlere dayanan
bilgi doğrudur. (Fenomenoloji)
Mantık;insan aklının kendi
hakkındaki bilgisidir.Dar anlamda doğru düşünme kurallarını öğreten bilgidir.
Bilgi Kuramı-Mantık ilişkisi;
-Bilgi Kuramı bilginin objesi ile
uygunluğunu temellendirirken mantığın kural ve ilkelerine dayanır.
-Mantık,düşüncenin akıl yürütme yoluyla ilgilenir,yargılar arası ilişkilerin doğruluğu önemlidir, Bilgi kuramı için ise, içeriklerin doğruluğu önemlidir
BİLGİ KURAMININ TEMEL PROBLEMLERİ
Bilgi Kuramının temel problemi
Doğru bilginin imkanı (mümkün olup olmadığı) problemidir. İlkçağ filozofları
bilginin kaynağını sorgulamadan önce,bilginin değeri yani kesin doğru bilginin
olup olmadığı üzerinde durmuşlardır.Bu soruya iki şekilde cevap verilmiştir:
1-Doğru Bilginin İmkansızlığı
: İlkçağ felsefesinin ilk dönemi bir doğa felsefesi niteliği gösterir.O dönemin
filozofları sadece duyularla evrenin açıklamasını yapmaya çalışmışlardır.Yani
naiv(yöntemsiz,sistemsiz) bir empirizm (deneycilik) ile evren hakkında esin
bilgilere varılabileceğini sanmışlardır. Evrenin oluşumu ve varlıkların kökeni
ile ilgili sorulara cevap verilirken çelişkili görüşlerin ortaya çıkması,her
filozofun kendi görüşlerinin doğru,diğerinin yanlış olduğunu iddia etmeleri,bu
tür görüşleri şüphe(kuşku) ile karşılayan sofist
denilen yeni bir grup düşünürün ortaya çıkmasına neden olmuştur.Sofistler
genel-geçer doğru bir bilginin varlığından ilk kez şüphe edenlerdir.
SOFİZM (Sofistler):
Sofistler, herkesin üzerinde
birleşebileceği bir bilginin olamayacağını savunurlar. "Gezgin öğretmenler"
olarak da bilinen sofistlere göre hakikatler ve değerler toplumlara ve hatta insanlara
göre değişebilir.Çünkü bilgi olarak yalnızca duyu algılarından oluşmuş
zan(sanı)lar vardır. Bunlar da insandan insana değişir.Dolayısıyla
herkesin kabul edebileceği genel-geçer bilgi
olamaz. NOT:Kişiden kişiye değişen bilgilere
göreli bilgi; Bilginin kişiden kişiye değiştiğini savunan düşüncelere de görecilik
(relativizm) denir. Sofistlerin en ünlüsü Protagoras'tır.O'na
göre İnsan her şeyin ölçüsüdür. Diğer bir sofist Gorgias'tır.O'na göre
gerçek yoktur,olsaydı bilinemezdi,bilinseydi bile başkasına bildirilemezdi.
SEPTİSİZM(şüphecilik) :
(Duyularımız bizi
yanıltır,gerçeği bilmek mümkün değildir,yapılacak şey yargıdan kaçınmaktır) Septisizm
Sofizm'in sistemleştirilmiş şeklidir. Septisizm akımının önde gelen
isimleri Pyrron,Timon,Arkesilaos ve Karneadestir. Septisizm, insan
zihninin kesin bilgiye ulaşamayacağını,gerçeğin özünü bilemeyeceğini bu
bakımdan herhangi bir konuda (ana varlık,ruh,Tanrı gibi konularda) olumlu ya da
olumsuz yargıda bulunmanın yersiz olduğunu ileri süren bir öğretidir. Septikler
gerçeği bütünüyle inkar etmez, sadece kesin
yargıdan kaçınırlar. Septiklerin şüphesi Descartes'in şüphesinden
farklıdır. Septiklerde şüphe amaç, Descartes'te araçtır.Descartes şüpheyi bir
yöntem olarak kullanmıştır.Descartes açık ve seçik olmayan hiçbir şeyi doğru
olarak kabul etmez.Descartes;önce Tanrı da dahil her şeyden şüphe etmiştir.Bu
şüphesi kesinlik ifade eden bir esasa ulaşıncaya kadar devam etmiştir.Bu esas O'na
göre,DÜŞÜNMEKTİR.Sadece düşündüğünden şüphe edemez olmuştur.Böylece COGİTO ERGO
SUM "düşünüyorum öyleyse varım" formülüne ulaşmıştır.Bu formülü bulunca
varlığın ancak Tanrıdan gelebileceğini düşünmüştür."Tanrı da mükemmel olduğuna
göre aldanmaz ve aldatmazdır.Öyleyse O'nun bilgisi kesindir." Diyerek doğru
bilginin temeline Tanrının yanılmazlığını almıştır. O'na göre artık "Tanrının
bildirdikleri ve kendisinin düşünebildiği hakikatinin dışında her şeyden şüphe
etmelidir. Ta ki açık seçik bilgiye ulaşıncaya kadar. Bu şüpheciliğe Bilimsel
şüphecilik de denir Bunda ilkçağ septisizminin (dogmatizme karşı insan zihnini
uyardığı için) etkisi büyüktür. Septisizm bilimin ve teknolojinin olağanüstü
başarıları sonunda varlığını sürdürememiştir.Çünkü "doğru bilgi mümkün müdür?"
diye bir soru kalmamıştır.
2- Doğru bilginin İmkanı:
Doğru Bilginin mümkün olduğunu
ileri sürenlerdir.Burada bilginin değeri ve kaynağı konusu
birleştirilmiştir.Bunlara Dogmatikler de denilebilir. Dogmatizm: Bir takım
ilkelerle insan bilgisinin mutlak hakikate ulaşabileceğini iddia eden anlayışa
denir.Septisizmin tam zıddıdır.
(Genel geçerli doğru bilgi
vardır ve kaynağı akıldır) Rasyonalizm; felsefede dogmatik bir akılcılık olarak
tanımlanırken;günlük dilde,önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir
akıl yürütme olarak tanımlanır. Rasyonalizme göre;" genel-geçer bir bilgi
vardır ve kaynağı akıl ve düşünmedir. Akıl doğuştandır.
"İlkçağdan günümüze kadar başlıca Rasyonalistler şunlardır.Sokrates,Platon,Aristoteles,Farabi,Descartes,Hegel.
Sokrates:
Sokrates'e göre;"insan bilgisi doğuştan gelir." Atina sokaklarında
dolaşarak,her konuyu tartışır,halka değer yargılarına körü körüne inanmanın
yanlışlığını göstermeye çalışır.Bunu yaparken diyalektik yöntemini
kullanmıştır.Bu yöntem diyalog esasına dayanır.İki aşaması vardır:
1-İroni
(alay):Sorular sorarak çok şey bildiğini zanneden kişinin hiçbir şey
bilmediğini ortaya
çıkarır.Onunla alay ederek yeni cevaplar aramaya
yöneltir.
2-Maiotik
(düşünce doğurtma):Hiçbir şey bilmediğine inanmaya başlayan kişinin bulduğu
cevaplarla aslında çok şey bildiğini kanıtlar. (örneğin bu yöntemle bir çobana
geometri problemi çözdürdüğü söylenir) O'na göre;Bilgilerimiz doğuştandır ve
doğuştan olan bu bilgilerimiz genel-geçerdir.Bu anlamda Sokrates'e göre
öğretmen aslında öğrencisine yeni bir şey öğretmez sadece doğuştan onun aklında
var olan bilgiyi açığa çıkarır.
Platon:
Platon'a göre İdealar ve görünenler(fenomenler)
evreni olmak üzere iki türlü evren vardır. İdealar evreni;doğmadan önce
içinde bulunduğumuz ve her şeyin gerçeğinin bulunduğu evrendir.Ancak akılla
kavranır. Görünenler (fenomenler) evreni;halen içinde yaşadığımız nesneler
evrenidir. Görünenler evreni idealar evreninin bir kopyası,gölgesi
(yansımasıdır.).Görünüşler dünyası olan bu evrenin bilgisi duyu organları ile
elde edildiği için doxa (sanı) dır, aldatıcıdır.Çünkü duyu verileri kişiden
kişiye değişen aldatıcı,göreceli bilgilerdir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı
duyular olamaz.İdealar evreninin bilgisi akılla elde edildiği için doğru
genel-geçer bilgidir.Akılla idealar evreni hakkında kesin bilgi elde
edilebilir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı akıldır.Platon'a göre bilmek
ideaları hatırlamaktır.
Aristoteles:
Hocası Platon'un birbirinden ayırdığı,biri duyularla diğeri akılla(düşünceyle)kavranan
iki evreni bir araya getirmek ister.O'na göre idealar nesnelerden bağımsız
değildir, İdealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır.
Bilginin amacı tekil yani bireysel olanı bilmektir. Ancak tekilin bilgisine
genelin(tümel)in bilgisinden hareketle ulaşılır.Gerçek bilgi ise,tümel
yargılara dayanan önermelerdir. Aristoteles'e göre gerçekte var olanlar tek tek
şeylerdir.şu anda görmediğimiz idealar değildir.Tümel önermeler içinde
tekiller(tek tek nesne ve olaylar) olduğundan,yapılacak iş tekilleri
tümellerden üretmektir. Örneğin:
Bütün insanlar ölümlüdür.
Aristo'da insandır.
O halde Aristo'da ölümlüdür.
Sokrates'e göre bilgi edinme
yetisi (meleke)akıldır. Akıl;edilgin (pasif)akıl ve etkin (aktif)akıl olmak
üzere ikiye ayrılır.Etkin akıl duyularımızı saptayarak bilgimizin içeriğini
sağlar.Aktif akıl ise pasif aklın sağladığı bu duyuları
işleyerek,biçimlendirerek akli hakikatleri sağlar. Aristoteles bir rasyonalist
olmasına rağmen O'nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli
özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır.O'na göre bilgilerimiz
duyu organlarınca elde edilir (pasif akıl)ve işlenerek (aktif akıl)tümel
kavramlar oluşturulur.Akıl bilgi üretme gücüne sahiptir. Örneğin:Bir armut
tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır.Buğday tanesi
unu,ekmeği güç halinde taşımaktadır.İşte bu güç tecrübeyle temas haline gelince
fiile dönüşür ve buğday ekmek haline gelir.
Farabi:(870-950)
(Ebu Nasr Muhammed bin Turhan bin Uzluğ )Aristotelesçi düşünürdür.İslam
felsefesinin kurucusu sayılır. Farabi'ye göre gerçeğin başında zorunlu
varlık olan Allah vardır.Allah varlığını kendisinden alır.O,hakiki ve sonsuz
varlıktır.Allah doğrudan ve bir varlık yaratır.Yarattığı bu ilk varlık
akıldır.Bilme aklın kendisinde vardır.Hem kendini hem de Allah'ı bilir.İnsan
aklı doğuştan bazı bilgileri beraberinde getirir,aslında pasiftir.Deney ile
temasa geçince aktif hale gelir.Böylece duyular ve mantıksal çıkarımlarla elde
edilen bilgilere ulaşılır.Bu bilgiler doğru ve ya yanlış olabilir.Farabi'ye
göre akıl,daha sonra Doğrulanmış bilgiler(tasdikat) dediği doru bilgiye ulaşır.
Farabi'ye göre bilginin kaynağı duyu,akıl ve nazar(derinliğine düşünme) dir.
Duyu ve akıl doğrudan ,nazar ise dolaylı bilgiyi verir.Duyusal bilgiler,duyu organlarınca
algılanan,tekil olan bilgilerdir.Bilimsel değildir.Bilimsel bilginin maddesini
oluşturarak bilimsel bilgiye imkan sağlarlar.Akıl da bu tekil(duyusal)bilgileri
biçimlendirerek ve bir takım kalıplara sokarak
genel kavramlara ve yargılara dönüştürür.Böylece kesin ve genel-geçer bilgilere
ulaşır.En yüce erdem bilgidir.Aklın edindiği bilgilerle insan iyiyi
kötüden,doğruyu yanlıştan,güzeli çirkinden ayırabilir.O'na göre evrendeki
varlıları bilen ve bundan yaşam için doğru anlamlar çıkaran kişi,böylece
Allah'ın varlığına dair işaretleri içeren tüm varlıkların bilgisinden, Allah'ın
varlığı bilgisine ulaşır.
Rene Descartes:
(1596-1650) Modern felsefenin kurucusu sayılır.Modern Rasyonalizm'in öcüsü ve
Analitik Geometrinin kurucusudur. Descartes'a göre üç türlü bilgi vardır:
1-Doğuştan gelen 2-Yapma
3-Arızi bilgiler
Allah fikri,ruh,uzay ve tüm
matematiksel düşünceler doğuştandır.Doğuştan gelen düşünceler doğduğumuzda
hazır olarak bulunmazlar.Tıpkı doğuştan gelen hastalıklar gibidir.Yani hastalık
bebekte kesin kes görülmez ancak görülme ihtimalinin varlığını gösterir.Bunun
gibi doğuştan gelen düşünceler de doğduğumuzda hazır olan düşünceler
değildir.Bizde hazır olan bu düşünceleri doğuran yetenektir.Aklın doğrudan
kavramasıdır.Bu yetenek Tanrı tarafından eşit olarak dağıtılmıştır.Aklın
kavradığı doğuştan olan bu bilgilerin dışındaki bütün bilgilerimiz duyularla
kavranmış niteliktedir,arızi geçici bilgilerdir.Descaretes' göre bu bilgiyi
elde etmenin dört aşaması vardır;
1-Doğruluğunu apaçık bilmediğim
şeyi doğru kabul etmemek (apaçıklık)
2-İncelenecek şeyleri bölümlere
ayırmak (bölme,analiz)
3-En kolay bilinenden,en
karmaşığa doğru yükselmek (Basitleştirme ve sıra)
4-Gözden geçirmek (sayma ve
kontrol)
Descartes,duyulara güvenmediği için,duyularla elde edilen bilgilerin şüpheli olduğunu düşündü.Matematiği ve Fiziği apaçık ve kesin bilginin modeli olarak aldı.Onun dışındaki her şeyden bir kere de olsa şüphe etti.O'na göre kesin bilgi bu şüphe edişten çıkmaktadır.Descartes böylece ;"Mademki her şeyden şüphe ediyorum,öyleyse düşünüyorum;Madem ki düşünüyorum,öyleyse varım"(Cogito Ergo sum) formülüne ulaşır. Bu sonuç O'na göre apaçık,kesindir.O'na göre kendisinde var olan düşünme yeteneği Tanrı'yı;en yetkin ve aldanmaz-aldatmaz olan Tanrı fikri de dış dünyayı kanıtlanır. Descartes'in rasyonalizmi,iyi yönetilen her zihnin kesin,genel-geçer bilgiye ulaşabileceği örüşüne dayanır.
Hegel:(1770-1831)
Alman idealizminin ve rasyonalizminin öncülerindendir. Hegel'e göre deneye
başvurmadan sırf düşünce (spekülasyon) ile kesin bilgiye
ulaşılabilir.Çünkü suje ile obje aynı aklın değişik
biçimlendirmeleridir.Objenin kendisi de suje gibi akla dayanır. Yani objenin
kesin bilgisine akılla ulaşılan kavramlar üzerinde düşünülerek ulaşılacağını
savunur.O'na göre her ussal(rasyonel)olan şey de gerçek (reel)dir.Duyu
organlarınca elde edilen bilgilerin kesin genel-geçer bilgiler olmadığını
düşünür. (O'na göre "zaten felsefe de,objelerin düşünce ile görülmesi,evrenin
düşünülmesidir")Bu nedenle kavramlar felsefenin ana konusudur. Hegel felsefesi,gelişme
kavramına dayanır.Her şeyin değişme ve hareket halinde ve birbirine bağlı
olarak değiştiğini savunur.Herakleitos'un diyalektik yöntemini
geliştirmiştir.Düşüncedeki değişmeler maddedeki değişmelere yol açar.Hegel'e
göre her şey üç aşamalı bir gelişme sonucu gerçekleşir.Bu süreç Tez-Antitez-Sentez
sürecidir.Örneğin;"varlık" kavramı üzerinde düşünürsek,Varlık(tez) bunu
düşününce hemen karşıtını düşünürüm,Yokluk (antitez) buradaki çatışma
uzlaştırıcı bir kavrama götürür,Oluş (sentez) sonucuna ulaşırız. Çiçek
(tez),çiçeğin yok olması (antitez),meyve(sentez) Çiçek,meyvenin ortaya
çıkmasına yol açar,ama meyvenin ortaya çıkması için çiçeğin yok olması
gerekmektedir. Demek ki her olmakta olan şey,hem var olan hem hem yok olan
şeydir. Sonuç olarak Rasyonalizm,insan aklını tüm insanlar için aynı ve
değişmeyen bir şey olarak ele almıştır. Oysa çağdaş psikoloji ve antropoloji
yaptığı çalışmalarda aklın da değişmekte olduğunu
göstermiştir.Ayrıca Rasyonalizm,aklı doğadan ayrı bir öz,farklı bir varlık
olarak ele alıyor.Böylece akıl ile nesne arasında bir ikilik yaratıyor.Bilgi
suje ile obje arasındaki ilişkiden doğmaktadır.O zaman birbirinden tamamen ayrı
olan akıl ve nesnenin birbiriyle
nasıl çakışarak bilgiyi ortaya
çıkaracağı sorunu ortaya çıkıyor.Böylece Rasyonalizmin bilgi sorununu
çözemediği görülüyor.Zaten Hegel bu ikiliği "objenin kendisi de suje gibi
rasyoneldir" diyerek bu ikiliği aşmaya çalışmıştır.
Ekleyen : Editör 3