Edat (İlgeç)

EDAT (İLGEÇ)

Tek başına bir anlamı olmadığı halde, cümle içinde sözcükler veya söz öbekleri arasında çeşitli anlam ilgisi kuran sözcüklerdir.

 

gibi, sanki, göre, kadar, için, üzere, denli, değil

-e doğru, -e karşı, -karşın, -e rağmen, -e değin, -e dek,  -den dolayı, -den başka

Hem edat hem bağlaç olan sözcükler: ile, yalnız, ancak

 

Dev bir testere gibi sıradağlar.                        (benzerlik)

Arabadan indiği gibi koşmaya başladı.           (tezlik)

Sami'yle yedi gibi buluşacaktık.                     (civarında)

Herkesin anlayabileceği gibi anlat.     (biçimde)

Akşam maç iptal olacak gibi.             (tahmin, olasılık)

Sanki bir hayaletti bulutlar.                (benzerlik)

Sanki bizimle gelecek de!                   (inanmama)

Hava açacak sanki.                            (tahmin, olasılık)

Bana göre sen haksızsın.                    (görecelik, kalırsa)

Burası İzmir'e göre daha güzel.                      (karşılaştırma)

Ayağını yorganına göre uzat.             (uygunluk)

Yarına kadar ödevimi bitirmeliyim.   (zaman, süre)

Parmak kadar çocuk.                         (benzerlik)

Dün yüz kadar soru çözdüm.            (civarında, yaklaşık)

Roman, şiir kadar tat vermez bana.   (karşılaştırma)

Oraları görmüş kadar oldum.             (yaklaşma)

Aslan kadar kuvvetli bir çocuk.                    (derece, ölçü)

Biraz dinlenmek için eve gitti.                        (amaç)

Onun için çok çalışkan diyorlar.                    (hakkında)

Eylül onun için hüzün demekti.                     (görecelik, kanaat)

Hastalandığım için dün gelemedim.    (neden - sonuç)

Hediyeyi annem için aldım.                (aitlik)

Bu eşyalar için kaç para verdin?         (karşılığında)

Vatan için canımız feda olsun.                       (uğruna, yoluna)

Birkaç gün için Bursa'ya gitmiş.                     (süreyle, zaman)

Akşama gelmek üzere gidebilirsin.     (şartıyla)

Ders çalışmak üzere yurda gitmiş.      (amacıyla)

Konuştuğumuz üzere ödevi hazırlarsın.         (şekilde, tarzda)

Güneş batmak üzere.                         (zaman, yakın)

Bu denli üzüleceğini bilmiyordum.     (derece)

Hava çok soğuk değil.                                    (olumsuzluk)

 

İhtiyar, şu tarafa doğru gitti.              (yön)

Sabaha doğru yağmur başladı.           (zaman)

·                     Çocuk doğru konuşuyor.       (zarf)

·                     Doğru insanlar sevilmez.       (sıfat)

·                     O ne söylerse doğrudur.        (isim)

 

Rüzgâra karşı yürüyorduk.                   (yön)

Babam sabaha karşı gelecek.             (zaman)

·                     Dayım karşı tarafta oturuyor.            (sıfat)

·                     Evin karşısında bakkal vardı.            (isim)

 

Uyarmama rağmen yavaşlamadı.      (tersine olarak)

Zenginliğine karşın yoksul gibi yaşardı.         (tersine olarak)

Ben dönünceye değin buradan ayrılma.         (zaman)

Tatilde, sabahlara dek uyumadık.       (zaman)

Kardan dolayı okullar tatil edildi.       (neden - sonuç)

 

Senden başka herkes pikniğe geldi.    (dışında, haricinde)

·                     Bana başka konuşuyor.          (zarf)

·                     Başka kitap okumalısın.         (sıfat)

·                     Başkası olma, kendin ol.        (zamir)


Ekleyen : Mehmet Akif Güner